Toplumun birey adına tanımladığı yüzlerce kavram var. Doğduğumuz andan itibaren bize öğretilen bu kavramlarla iç içe büyüyor, öğrendiklerimizi de bu kapsamda algılar hale geliyoruz. Tanımlamalarımızı kendi adımıza baştan yapma yetisini elde etmeye başladığımızda tüm öğretilenler sorgulanıyor, bir kısmı reddediliyor, bazılarıyla yola devam ediliyor. Sahip olduğumuz tanım ve algıların değişmesi ise oldukça zorlu ve bazı durumlarda neredeyse imkânsız. İnandığımız gerçek değişse dahi çocukluğumuzda öğretilenlerin izini silmek her zaman mümkün olmuyor. Başarı da birey adına çok önceden tanımlanmış ve değiştirilmesi oldukça zor hale gelmiş bir kavram. Başarılı olmak adı altında bize öğretilenler hepimizi aynı adımları atmak zorunda kalacağımız bir hayata sürüklüyor. “Tüm hayatlar aynı başarı koşullarına sahip olduğunda değerli olacaksa, bizim hayatımızın içkin değeri ne anlam ifade ediyor?” sorusu başarı adına yeni bir tanım arayışına girmemize yardımcı olabilir.
Başarılı olmak tüm insanlar için kendilerini değerli hissetmek adına oldukça önemli bir kriter. Hiçbirimiz başarısız olmayı kolayca kabullenemiyor, ardından gelen olumsuz duygulardan kendimizi her zaman koruyamıyoruz. İnsan olmak ise zaman zaman başarısızlıkla muhatap olmayı zorunlu hale getiriyor. Bu durumda kendimizle yapacağımız iki farklı iç muhasebe olabilir: “Bu başarısızlık gerçek bir başarısızlık mı?” ve “Başarısız olmak beni bu kadar mutsuz etmesi ve kendimi değersiz hissettirmesi normal mi?” Her yönden birbirinden farklı olan milyonlarca insan için ortak başarı hedefleri koymak özü itibariyle gerçekçi değildir. Zira sahip olduğumuz yetenekler, öğrenme yöntemlerimiz, ilgimizi çeken alanlar ve kendimizi mutlu hissettiğimiz çalışma biçimleri birbirinden bu kadar farklılık gösterirken hepimizin benzer yöntemlerle başarılı olmak adına emek harcaması bir süre sonra boşa emek harcamak anlamına gelebilir ve bu sürecin sonunda yalnızca kendimizi yıprattığımızla kalabiliriz.
Başarılı olmak üzerine yapılan genelgeçer hiçbir tanımlama bizim nasıl mutlu olacağımıza dair bir düşünce sistemi üzerine kurulu değildir yahut genelgeçer başarı beklentisi olan kimse bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgilenmez. Genelin tatmin olması adına “başarılı” olmak için emek harcamak da bu sebeple temel sorumluluklarımızdan biri değildir. Başarısız olarak anılmamız da istenenlerin tamamını yerine getiremememiz de aslında doğal akışın bir parçası ve hayatın vazgeçilmezidir. Bu sebeple öncelikle kendimizi hangi tanımlar aracılığıyla başarısız addettiğimizi görmeye çalışmak, bazı durumlarda derin bir nefes almamıza yardımcı olabilir.
Bu soruya vereceğimiz cevap her zaman yeterli olmayabilir. Bazen toplumun tanımlarını fazla içselleştirmemiz bazen ise kendimizi gerçekten başaramamış hissetmemiz sebebiyle duygusal olarak birçok olumsuzlukla baş etmek zorunda kalabiliyoruz. Bu durumlarda başarısızlığın bizim benliğimizin bir parçası ya da tanımlayıcısı olmadığını hatırlamakta fayda olabilir. Bazen çok başarılı olduğumuz zamanlar da oldu, bazen şimdikinden çok daha başarısız hissetmeyi de deneyimledik. İnsan olma serüvenimizin vazgeçilmez birer parçası olan bu durumlar aslında kim olduğumuzdan çok insan olmamızla ilgililer. Bu sebeple dünyadaki ne ilk başarısız insan biziz ne de son olacağız. Başarısızlık da tüm duygularımız gibi bir gün geçecek ve tekrar başarılı hissetmek için onu benliğimizin bir parçası haline getirmemiş olmaya ihtiyacımız olacak.
Başarılı olmak da başarısız olmak da benzersiz hayatlarımızda karşımıza çıkması çok olağan olan durumlar. Başarısızlığa dair en temel kriter ise onu bizim tanımladığımızdan emin olmamız. Başka birinin bize başarısız demesi iznini vermediğimiz sürece başarısız hissetmek hayatımızın oldukça doğal bir parçası haline gelebilir. Böylece başarısız olmanın da doğal akışın bir parçası olduğunu kabul etmek belki daha kolay olur. Kendi adımıza tanımladığımız başarılarımızın sayısının arttığı ve başarısız olmayı benliğimizin bir parçası olarak görmediğimiz bir hayatın mümkün olması, bizim için gerçek olan başarıya ulaşmamız için de tüm imkanları daha kolay kılabilir.
Yazar
Mukaddes KUTLU
Konuyla ilgili podcasti dinlemek için: Başarısızlıkla Nasıl Barıştık?