Öğrencilere “En sevdiğiniz ders nedir? ” diye bir soru yönelttiğimizde cevaplar değişiklik gösterse de birçok öğrenci için bu sorunun cevabı fen bilimleri dersi olacaktır. Öğrencilerin bu derse karşı olumlu tutum göstermelerinin temel sebebi fen bilimlerinin yalnızca bir ders olmayıp aynı zamanda içinde bulunduğumuz evreni anlamaya da yardımcı olmasıdır. Fen bilimleri okul ve çevresiyle sınırlandırılmamış bir müfredat ile çocuklara yaşamı keşfetmenin olanaklarını sunar.
Küçük yaşlardan itibaren çocuklar dünyadaki düzenin nasıl devam ettiğine dair bir merak geliştirir. Solucanlar toprağın altında nasıl yaşar? Yıldızlar neden yere düşmez? Bazılarımızın kulağı neden kepçedir? Suyun tanecikleri neye benzer? vb. onlarca soru çocukların zihninde dolanıp durur. Piaget, çocuğu daima sorgulayan sürekli zihninde yeni deneyimler ve delillerle kafası karışmış bir “yalnız bilim insanı” olarak tasavvur eder. Ona göre, çocukların dünyasında sorular ve deneyimler vardır. Okulda uygulamaya dayalı fen eğitimi onlara işte bu deneyimleri kazandırır.
Çocuklar bu yeni bilgileri önceki bilgileri ile değerlendirir. Eğer yeni bilgi çocuğun zihnindeki şema ile çelişirse bilişsel denge bozulur ve zihin dengeleme sürecine girmeye başlar. Sonunda bilgiler arası denge kurulur ve yeni bilgilerle hayata uyum sağlarlar. Yani deneyimler başta zihinsel gelişim olmak üzere birçok beceriyi beraberinde getirir.
Deneyimin yanı sıra etkili öğrenme için öğrencilerin öğrenme yaşamları ile günlük yaşamları arasında bağlantılar kurulmalıdır. Öğrenciye direkt bilgiyi vermek yerine bilgiye nasıl ulaşacaklarını ve bu bilgileri günlük hayatta nasıl kullanacakları öğretilmelidir. Fende kullandığımız kaynaklar özünde günlük hayatımızın birer parçasıdır. Mıknatıslar, piller, salyangozlar, ağaç dalları bazen de bir oyuncak araba ders materyaline dönüşebilir. Dersin içeriğini oluşturan konular da kullandığımız kaynaklar gibi yaşamın birer parçasıdır. Bir lambanın içerisinde neler meydana geldiğini öğrendiğinizde çalışma masanız için hangi ampulun daha tasarruflu olduğuna da karar verebilirsiniz. Kuvvetin cisimler üzerindeki etkisini araştırırken uçurtma daha yüksekten nasıl uçurulur ya da kaydıraktan daha yavaş nasıl kayılır, öğrenebilirsiniz. Feni günlük hayatınız ile birleştirdiğiniz ölçüde kalıcı öğrenme gerçekleşir.
Araştırma-sorgulamaya dayalı öğretim sayesinde çocuklar günlük yaşamlarında karşılaştığı problemleri feni kullanarak çözebilirler. Çocuklarda karşılaştıkları problemleri çözme yeteneği gelişirken yaratıcılık da gelişmiş olur. Bu sayede, yaratıcı fikirlere sahip çocuklar sorunlar karşısında çözüm üretebilen birer bilim insanına dönüşür.
Fen Bilimlerinin öğrencilere kazandırmayı amaçladığı başka bir alan da çevre duyarlılığıdır. Birçok çevresel problemin fen bilimleri alanlarında çözüm bulması ve bunlara açıklamaların getirilmesi çevre eğitiminin fen bilimleri alanında daha fazla yer bulmasına olanak sağlamıştır. Bunlarla birlikte küresel ısınma, doğal kaynakların kullanımı, geri dönüşüm vb. konular fen derslerinde kendine yer bulmuştur. Elbette konuların müfredatta yer alması onları çevre için duyarlı birer birey yapmaz. Öğrencilere çevre konularında farkındalık kazandırmanın yolu doğayı tanımalarından geçiyor. Eğer çocuklar eşsiz doğaya sahip olan çevresine daha aşina olurlarsa ona daha çok değer verir ve daha iyi bakarlar. Çocuklara yaşadıkları dünyayı tanımaları için ortam oluşturulmalıdır. Keşfetmenin keyfine varan çocuklar daha fazlasını öğrenmek için çabalamaya devam edecektir.
Yazar
Esranur YAVUZ
Kaynakça
Asoko, H. (2000) ‘Learning to teach science in the primary school’, in R. Millar, J. Leach and J. Osborne (eds), Improving Science Education: The Contribution of Research, Buckingham: Open University Press.
Asoko, H. (2002) ‘Developing conceptual understanding in primary science’, Cambridge Journal of Education, 32 (2).
Hançer, A. H., Şensoy, Ö., & Yıldırım, H. İ. (2003). İlköğretimde Çağdaş Fen Bilgisi Öğretiminin Önemi Ve Nasıl Olması Gerektiği Üzerine Bir Değerlendirme. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 13(13), 80-88.